Yorum bırakmayı unutmayın

The Beetle. Yeniden yepyeni.


O, yıllar boyunca yüzünden hiç eksik etmediği kocaman gülümsemesiyle kalpleri fethetti. Ama şimdi bize farklı bir yüzünü gösteriyor. Çekici hatları ve sportif duruşuyla herkesin aşık olabileceği, seksi, güçlü ve etkileyici bir yüz.

21.yüzyıla özel Beetle karşınızda.

Yıllar önce milyonların ayağını yerden kesti.
Şimdi nefesleri kesiyor.

Beetle yollara ilk çıktığında yakıt tasarrufunda devrim yaratmış ve herkesin ulaşabileceği bir hareket özgürlüğü getirmişti. Sonra yakıt tasarrufuyla performansı bir arada sunan TSI ve TDI motorlar geldi ve bu, yakıt veriminde yeni bir dönüm noktası oldu.

İşte bu motorlar sayesinde, günümüzde sürüş keyfinden ödün vermeden tasarruflu bir şekilde araç kullanmak mümkün. Tıpkı Beetle’da olduğu gibi... Yeni Beetle’ın motorlarının gücüne ve DSG şanzımanın sunduğu sürüş keyfine karşı koymak çok zor. Yolda ona yetişmek isteyenlerin işi, daha da zor.

The Beetle 1,2 lt TSI 105 PS, 1,4 lt TSI 160 PS benzinli ve 1,6 lt TDI 105 PS tiptronik DSG motor seçenekleriyle sürüş keyfini doruğa çıkarıyor.

Şimdi daha sert görünüyor.
Ama her zamankinden daha eğlenceli.

21.yüzyılın Beetle’ı, navigasyon-radyo ve eğlence sistemleriyle Beetle ruhundaki eğlenceyi dışa vuruyor. Renkli dokunmatik ekranı, 30 GB dahili hafızası, harici ses girişi ve SD kart yuvasıyla eğlencenizi her yere yanınızda taşımanıza olanak tanıyor. Üstelik mobil telefon hazırlığı, Türkçe dil seçenekli navigasyonu ve bluetooth gibi özellikleriyle yolculuklar hiç olmadığı kadar keyifli.

Dışına yansıyan, içinin güzelliği.
Beetle’ın sıradışı tasarımı, yalnızca dış görünüşüyle sınırlı değil. Beetle ruhu, içeride de kendini hissettiriyor. Çift bölgeli tam otomatik klima sistemi klimatronik, çok fonksiyonlu deri direksiyon simidi, şık bir krom çıtayla süslenmiş gösterge paneli ve alımlı deri döşemeleri, ambiyans aydınlatması ve daha pek çok ayrıntı, iç mekanın diğer şık ve işlevsel ögeleri.

21.yüzyılın Beetle’ı ile tanışmak ve onu yakından görmek istiyorsanız sizi Volkswagen Yetkili Satıcılarına bekliyoruz.

http://tr.beetle.com/tr/tr/home



Bir bumads advertorial içeriğidir.

 

Pizza kutusundan al haberi...

dominos kafan gider
Türkiye'de sosyal medyanın en etkili markalarından biri olan Domino's Pizza yepyeni bir Twitter projesine imza atıyor. #kafangider hashtag'iyle atacağınız tweet'lerin hepsi ama hepsi Domino's Pizza kutularına basılıyor.

Uygulama kısaca şöyle. Twitter'dan veya kafangider.com mikro sitesi üzerinden Twitter hesabınızla bağlanarak (Twitter connect) #kafangider hashtag'iyle tweet atıyorsunuz. Bu tweet'ler arasından gün içinde en çok retweet alan ilk 3 tweet'i sahibinin nick'iyle birlikte site sayfasındaki pizza kutusunun üzerinde görebiliyorsunuz.

2 hafta boyunca sürecek uygulamada, toplamda en çok retweet edilen ilk 3 tweet, atanın nick'iyle beraber Domino's tarafından özel olarak üretilecek gerçek pizza kutularının üstüne basılacak. Ayrıca uygulamaya katılıp, tweet atan herkesin nick'leri de bu özel pizza kutusu üstünde yer alacak.

Bu projenin ödülü de eksik değil tabi. Uygulamaya kafangider.com üzerinden tweet atarak katılan kullanıcılar arasından yapılacak çekilişle her gün 30 kişiye bedava pizza kuponu dağıtılıyor.

Domino's'un bu işi sosyal medyada bugüne kadar yapılan işlerin en keyiflilerinden biri olabilir.

Bir bumads advertorial içeriğidir.
 

"MSN kapanmadan Skype'a geçin!"


Kaspersky Lab, kullanıcıları MSN'in kapanacağı 8 Nisan tarihine yaklaşırken uyarıyor ve hesaplarını Skype'a taşımalarını önerdi.

Microsoft, yakın zamanda Skype ile yer değişikliği yaşayacak olan popüler uygulaması MSN Messenger'ın kapatılacağını duyurdu. Ancak bu sonlandırma kötü niyetli yeni yazılımların başlangıcı olacak. Kaspersky Lab, kullanıcıları MSN'in kapanacağı 8 Nisan tarihine yaklaşırken uyarıyor ve hesaplarını Skype'a taşımalarını öneriyor.
MSN'in kapatılacağının açıklanmasıyla birlikte siber suçlular da faaliyete geçti. Siber saldırganlar, zararlı etki alanları kaydettirerek, arama motorlarında sponsorlu bağlantılar satın alarak ve kullanıcıları kandırıp MSN kurucusu maskesi altında zararlı yazılımları yüklemelerini sağlayarak, bu fırsattan yararlanmaya başladılar bile...

MSN Messenger, bazı ülkelerde halen popülerliğini koruyor; Microsoft'un açıklamalarına göre dünyada 100 milyondan fazla MSN kullanıcısı bulunuyor; bunun 30 milyonundan fazlası Brezilya'ya ait. Tüm kullanıcıların programdan toplu göçünün planlandığı ve programın kurucusunun bulunmasının son derece zor olacağı şu dönemde, söz konusu durum, Brezilyalı siber suçluların yazılımı yüklemek isteyen kullanıcılara virüs bulaştırmalarına imkan sağlamış olacak.

"MSN Messenger" için Google'da yapılan basit bir aramada görüntülenen ilk sonuç da bunu kanıtlıyor. Çünkü kullanıcıların karşısına ilk, bir Trojan yazılım olan ve sahte kurucu dağıtmayı amaçlayan, zararlı etki alanına bağlı bir link oluyor. Kaspersky Lab bu gelişmeyi yorumlarken, kullanıcıları uyarıyor; ‘İnanıyoruz ki bu, MSN Messenger'ın kapanmasını yem gibi kullanarak yapılacak birçok saldırının sadece ilk örneği. Microsoft'un MSN servisini kalıcı olarak kapatacağı belirtilen 8 Nisan tarihine yaklaşılırken, kullanıcılara MSN kurucularından uzak durmalarını ve hesaplarını Skype'a taşımalarını öneriyoruz.'
 

Sosyal ağlar sırtımızdan dünyaları kazanıyor!!!



    Facebook’un 1 milyar dolara satın aldığı fotoğraf paylaşım ağı Instagram’ın birkaç ay önce “kullanıcıların yüklediği fotoğrafları satabileceklerini” açıklaması içerik hakları sorununu gündeme getirmişti. Çığ gibi büyüyen tepkilerden sonra şirket geri adım atsa da, sosyal ağların kullanıcıların ürettiği içerikler üzerinden büyük gelirler elde etmesi kafaları karıştırmaya devam ediyor.

Çektiğiniz tatil fotoğraflarını veya internette karşılaştığınız komik bir videoyu yüklediğiniz sosyal ağ belki de sizden bir para talep etmiyor; fakat bilmeniz gerekir ki tüm bunlar aslında bedava olmuyor. Tüm bu içeriği, hiç para talep etmeden kullanıcılara ulaştırmak için üstüne para ödeyen bu sosyal ağ şirketleri nasıl ayakta kalıyor ve hatta para kazanıyor dersiniz?
Sosyal ağların en büyükleri arasında sayacağımız Facebook, Twitter, MySpace, LinkedIn, YouTube ve Pinterest’in en önemli ortak özelliği, içeriğinin tamamını kullanıcıların oluşturması. Araştırma şirketi eMarketer’e göre, sıradan paylaşımları dışında; sosyal ağlarda düzenli olarak nitelikli içerik üreten kullanıcı sayısı 2008 yılında 82,5 milyonken, bu sayı şu anda 115 milyona yaklaşmış durumda. Kullanıcı içeriği yazı, ses, görsel ve videodan oluşuyor. Peki, üreten bizsek, kazanan neden biz olmuyoruz?
Verilere göre hemen hemen tüm sosyal ağların gelir pastasının en büyük kısmını reklamlar oluşturuyor. Örneğin Twitter, Foursquare, Yelp gibi şirketlerin reklam gelirleri dışında neredeyse hiç geliri yok. Sosyal ağların küçük bir kısmının sahip olduğu gelir kaynakları arasında ise ücretli müşteriler, web uygulamaları, mobil uygulamalar ve iş ortakları sayılabilir.
Reklam gelirleri devasa boyutlara ulaşan Facebook hakkında sık sık “Facebook paralı oluyormuş!” gibi söylentilerle karşılaşıyoruz. Oysa Facebook zaten paralı; ama biz kullanıcılar için değil, reklam verenler için. Facebook’un “müşterisi” şimdiye dek Facebook üyeleri olmadı. Facebook bize iyi davranmak, servislerini ücretsiz olarak sunarak “profillerimizi” kurbanlık hayvanlar gibi büyütüp semirtmek zorunda. Ne de olsa sonunda satacağı mal biziz! Tamamen kullanıcıların oluşturduğu içerikten ibaret bir sosyal ağ olan Facebook, bu içeriklerin etrafındaki reklam alanlarını reklam verenlere satarak zenginliğine zenginlik katıyor. Facebook, üyeleri hakkında ne kadar fazla ve ayrıntılı bilgiye sahip olursa, bu bilgileri reklam verenlerle paylaşarak onların daha iyi hedefleme yapmalarını sağlıyor. Reklam verenler en doğru potansiyel müşterilerine kolay yoldan ulaştıkları için memnun oluyor, Facebook’a da reklam verenden daha fazla para talep etme hakkı doğuyor.
Sizi anneniz kadar iyi tanıyorlar
Paylaşılan bilgilerden kastım, kişisel verilerinizin doğrudan reklam verenlere teslim edilmesi değil elbette. Hem Facebook, hem de diğer sosyal ağlar; üyelerinin neleri istediği, nelere sahip olduğu, neleri beğendiği, neleri sevmediği gibi verileri işleyerek bunları isimsiz bir şekilde paketleyip reklam verenlere sunuyorlar. Böylece reklam veren, “İstanbul’da oturan, X markalı telefon kullanan ve Y adlı şarkıcıyı seven” kişilere kolayca ulaşabiliyor. İstanbul’da oturuyor, X markalı telefon kullanıyor ve Y adlı şarkıcıyı seviyorsanız ilgili reklamı görüyor; Facebook’a para kazandırıyor; karşılığında Facebook’u ücretsiz olarak kullanmaya devam ediyorsunuz.
Siz de reklam verebilirsiniz!
Son zamanlarda sosyal ağlarda “kişisel reklam” olgusu da yükselişe geçmeye başladı. Herhangi bir marka veya ürün için değil, sadece kendiniz için de sosyal medyada “öne çıkma” araçları sunuyorlar. Facebook’ta bir süredir pilot uygulama olarak süren “Tanıtımını Yap” seçeneği, biz fani kullanıcılara, Facebook’a eklediğimiz herhangi bir şeyi, 3,62 TL’cik karşılığında daha fazla kişiye göstermeyi teklif ediyor. Bu ek tanıtımı satın aldıktan sonra, eklediğiniz bir fotoğraf, link veya durum güncellemesini listenizde ekli arkadaşlarınızın duvarında en üst sırada gösteriyor. Bu mikro reklam çalışmasının Facebook sayfasındaki versiyonunda ise erişim sayıları seçenekler halinde sunuluyor. 10 bin üyesi olan bir sayfanın kolayca 100 bin kişiye iletisini göstermesi belli bir ücret karşılığında mümkün oluyor.
Twitter da şimdiye dek 5 bin dolar ve üzeri reklam bütçeleriyle çalışırken, kısa süre önce sınırlı bir kullanıcı grubuna mikro reklam seçenekleri sunmaya başladı. Tweet’lerinizi ve kişisel profilinizi sponsor olarak binlerce kişiye gösterebiliyorsunuz.
Bizimkisi bir aşk hikâyesi
Sosyal ağların en önemli ortak özelliklerinden biri, kuruluş döneminde herhangi bir gelir modeliyle değil, tamamen amatör ruhla ortaya çıkmaları. Dünyadaki dev sosyal ağlarla birlikte, ülkemizden de verebileceğimiz bir örnek var. İçeriğini kullanıcıların oluşturduğu en önemli yerli sitelerden biri olan Ekşi Sözlük, sınırlı bir yazar topluluğuyla ortaya çıktıktan yıllar sonra, on binlerce kişinin fikir ve bilgi paylaştığı bir platforma döndü. Medyada sık sık yer bulmasıyla birlikte ziyaretçi sayısında da büyük bir yükseliş yaşandı. Ekşi Sözlük işte bu dönemde reklam almaya başladı ve o dönemde sözlük yazarları arasında ciddi tartışmalara sebep oldu.
Ekşi Sözlük’ün ticari yapıya dönüşmesi kimi sözlük yazarlarını rahatsız etmişti. Ekşi Sözlük’ün kurucusu Sedat Kapanoğlu’na bu süreci hatırlattım. Sedat’ın bana verdiği cevap konuyu çok güzel özetliyor: “Bu bahsettiğin dönemde yaşananlar, sanal mecraların ne kadar gerçek yaşam alanları olabildiklerine örnek aslında. Reklam olmayan bir sitenin reklam almaya başlaması, birinin gelip bahçenize tabelasını dikmesi gibi. Buna tepki göstermek de bu açıdan gayet makul. Öte yandan Türkiye’de Ekşi Sözlük gibi bir siteyi işletmenin maliyeti o kadar yüksek ki, daha mütevazı gelir modelleriyle sitenin bu ölçekte hayatta kalması mümkün değil.”
 

Havaalanında tehlikeli bir kaçak olduğunuzu bilseniz ne yapardınız?

uçağının kalkmasını bekleyen bir yolcu, kanun kaçağı olduğuna dair TV ve gazete haberleri, havaalanı anonslarıyla karşılaşırsa ne olur? Cevabı görmek için aşağıdaki videoyu izlemeniz yeterli…



yukarıdaki sorunun cevabını, stresli anlarda bile ekstra koruma sağlayan yeni Stress Protect deodorant için hazırladığı bir şaka videosu ile verirken, 5 milyon üzerinde izlenme ile internette en çok izlenen videolar arasına girmeyi de başarmış.

Bu arada Nivea Stress Protect ile ilgili ürün bilgilerini merak edenler, http://www.nivea.com.tr/Urunler/Deodorant/stress-protect adresinden ürün hakkında bilgi alabilirler.

Bir bumads advertorial içeriğidir.
 

Facebook’tan şok yasak!


    Facebook’tan şok yasak!

 Sosyal ağ devi, Instagram’a benzerliğiyle ön plana çıkan meşhur iPhone uygulaması Vintage Camera’yı geçtiğimiz günlerde yasakladı. Birçok tartışmayı da beraberinde getiren yasaklamanın nedeni, birçoklarına göre Facebook’un, söz konusu uygulamanın Instagram’ın yerini alacağından korkması.

iPhone’larda yer alan Vintage Camera uygulaması, tıpkı Instagram gibi, kullanıcıların fotoğrafları eskimiş, retro bir hale sokmasını sağlıyor. Ancak Facebook’un aldığı karardan sonra, kullanıcılar artık siteye Vintage Camera yoluyla fotoğraf yükleyemiyor.

Facebook, söz konusu kararı kullanıcılardan gelen yoğun olumsuz geri bildirim sonucu aldığını belirtse de, uygulamanın geliştiricileri hiç de öyle düşünmüyor. Uygulamanın mimarı Presselite, kullanıcıları tarafından çok az sayıda olumsuz görüş bulunduğunu, dolayısıyla yasaklama kararını “şüpheli” bulduklarını belirtiyor.

Presselite’e göre asıl neden; Vintage Camera’nın Instagram’ı geçme ihtimalinin, sosyal ağ devini iyiden iyiye telaşa sokmuş olması.

Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Presselite kurucularından Antoine Morcos, açık açık Facebook’un kendine rakip olacak alternatiflerden kaçındığını dile getirdi: “Facebook’un milyonlarca kullanıcısı olan uygulamayı, yalnızca birkaç olumsuz geri bildirim yüzünden yasaklamasına anlam veremiyorum.”

Sözü Facebook’un sahip olduğu Instagram’a getiren Morcos, “Bildiğiniz üzere Facebook Instagram’ı satın aldı. Dolayısıyla bunun diğer fotoğraf uygulamaları üzerinde etkisi olma ihtimalini düşünmeden edemiyorum.” şeklinde konuştu.

İddialara anında cevap veren Facebook ise BBC’ye yaptığı açıklamada, şirketi bu konuda daha önceden de uyardıklarını belirtti: “Vintage Camera uygulaması, şirketimizin fotoğraf konusundaki politikalarına uymuyordu ve konuda fazlasıyla olumsuz geri bildirim aldık. Bu koşullarda karşı tarafa bir hak daha tanırız ancak Presselite malesef yükümlülüklerini yerine getirmeyi başaramadı.”

Sonuç olarak kullanıcılar bundan sonra Vintage Camera yoluyla Facebook’a fotoğraf gönderemeyecekler. Ancak uygulamanın, Facebook’un hangi politikasıyla çeliştiği ise hala merak konusu.
 

iPhone’larda yedekleme sistemi çöktü


iPhone’larda yedekleme sistemi çöktü

Dünyada 250 milyon iPhone ve iPad kullanıcısı tarafından verilerin yedeklenmesi amacıyla kullanılan iCloud sistemi çöktü. Aşırı yüklenme veya muhtemel bir saldırı ihtimali üzerinde duruluyor.
Apple iPhone ve iPad'lerde telefon rehberi, mail ve fotoğraf albümlerinin yedeklendiği iCloud sistemi, bugün saat 11.00'den bu yana kullanılamıyor.
 Apple’dan yapılan açıklamada, "Beklenmeyen bir durum olduğu için iCloud kullanıcılarına duyurma gereği hissettik. Apple yetkilileri şu anda sadece sistem üzerinde çalışıyor" denildi.
 Bilişim uzmanı Sabri Uzunlar ise, "iCloud sistemsel bir hatadan dolayı mı yoksa hacklendiği için mi çalışmıyor, bilinmiyor. Şu an için kimsenin yedeklerine ulaşamadığı ve yedekleme yapamadığı kesin bir durum" diye konuştu
 

ABD ve Çin arasında siber savaş


Mandiant şirketine göre, "61398" adlı birlik, dünya genelinde en az141 kuruluştan "sistematik olarak yüzlerce terabaytlık veri" çalmışolabilir.
Birliğin, Şangay'daki sıradan bir binada üslendiği iddia ediliyor.
Çin ise yabancı şirketlerin ve hükümet kuruluşlarına resmi olarak siber saldırılar düzenlendiği suçlamalarını reddediyor.

ÇİN'DE HACKL'EMEK YASAK

Washington'daki Çin elçiliği yetkilileri New York Times gazetesine tekrarladıklarıaçıklamada, Çin yasalarına göre hack'lemenin yasadışı olduğunu ve hükümetin böyle bir şeye girişmeyeceğini söyledi.
Mandiant şirketi ise 2004'ten bu yana veri güvenliğinin ihlal edilmesiyle ilgiliraporunda, "Bu faaliyetleri yürütenlerin esas olarak Çin'de üslendiğini ve Çin hükümetinin onlardan haberdar olduğunu" vurguluyor.

HÜKÜMET DESTEKLİ

Raporda, 2006'dan bu yana faaliyet gösteren tek bir grubun siber casuslukfaaliyetlerinin çapının genişliğine işaret edilerek, bu grubun "hükümet destekli gibi" olduğu belirtiliyor.
Bu grubun hack'leme faaliyetlerinin izi sürüldüğünde, Şangay'ın Pudongbölgesindeki 12 katlı bir binaya ulaşıldığını aktaran Mandiant, Çin Halk Kurtuluş Ordusu'nun 61398 numaralı birliğinin de aynı yerde olduğuna dikkat çekiyor.
Rapora göre, adı geçen siber casusluk grubunun özellikleri şöyle:
· Grubun yüzlerce, belki binlerce üyesi iyi derecede İngilizce ve ileri bilgisayar ağ güvenliği bilgisine sahip.
· Hack'lenen 20 sektörden 141 şirketin yüzde 87'si İngilizce konuşulan ülkelerde kurulu.

GRUP AYNI ANDA BİR SÜRÜ AĞDAN VERİ SIZDIRABİLİYOR

· Yüzlerce terabaytlık mavi kopya, iş planı, fiyatlama belgesi, kullanıcı bilgisi, e-posta adresi ve ileşitim listesi grup tarafından çalındı.
· İçine sızılan bir ağda ortalama 356 gün kalıyorlar. En uzun süre içerde kalma süresi 1764 gün.
· Hedef alınan sektörler, Çin'in Beş Yıllık Plan kapsamında stratejik olarak tanımladığı sektörlerle örtüşüyor.
· New York Times'a göre, ABD'li yetkililer bir süredir 61398 bölüğünün Çin'in siber casusluk programının merkezi olduğunu düşünüyor.
Gazete, geçen ay yaptığı açıklamada, Çin'in eski Başbakanı Wen Jiabao'nunzenginliğiyle ilgili bir haber yayınlamasının ardından dört ay boyunca sistemine sızıldığını belirtmişti.
Gazetenin yardımına başvurduğu Mandiant, siber casusluğun izini Çin'e kadarsürmüştü. Ancak, New York Times'ı hedef alan saldırının, farklı bir grup tarafından gerçekleştirildiği belirtiliyor.
Wall Street Journal da Çin kaynaklı bir siber saldırıya maruz kaldığını söyleyenlerden.
Çin Dışişleri Bakanlığı ise iddiaları "temelsiz" diye nitelendirerek, "yeterli kanıt olmadan ileri sürülen bu tür iddiaların sorumsuzca olduğunu" savunmuştu.
 

Facebook'tan çocuğunuza koruma!


Facebook, insanların oturdukları yerleri de bulabileceğiniz arama hizmetinde, genç kullanıcılarını kötü niyetler güdenlerden uzak tutmak için önlem alma gereği duydu.

Facebook, kısa bir süre önce hayata geçirdiği ‘sosyal ağ araması’ özelliği ‘Grafik Araması’nda 18 yaş altı kullanıcıları korumak için önlem aldı. Önlem kapsamında, 18 yaş altı kullanıcıların yerini tespit etmek için yapılacak aramalar sonuçsuz kalacak.
Facebook, 1 milyarı aşkın kullanıcısının oluşturduğu 1 trilyondan fazla etkileşimi çok daha fazla paylaşılabilir kılmak için bir süre önce Grafik Araması hizmetinin beta versiyonunu sunmuştu. Grafik Araması, Facebook içindeki her türlü bilgiyi ve insanı çok daha pratik ve kolay aramanızı sağlıyor. Örneğin, ‘Kedi besleyen 30 yaş üstü arkadaşlarım’ gibi bir arama yapabiliyorsunuz.
Dünyanın en büyük sosyal ağı, insanların oturdukları yerleri de bulabileceğiniz arama hizmetinde, genç kullanıcılarını kötü niyetle güdenlerden uzak tutmak için önlem alma gereği duydu.
TechCrunch sitesinin haberine göre, yeni önlem, yetişkinler ile çocuk kullanıcılar arasında belli bir bariyer kurarak, 13-17 yaş arası kullanıcılar hakkındaki belli bilgileri saklayacak.
Facebook, konu hakkında yaptığı açıklamada, “Özellikle yaşı küçük olan kullanıcılar zaman tünellerinde çok daha fazla bilgi paylaşıyorlar. Bu bilgiler tüm arkadaşlarına ulaşıyor ve yapılan aramalarda gençlerin yaşadıkları yerler çok daha kolay belirebilir” ifadesi kullanıldı.
Sosyal ağ, kullanıcılarına bir kez daha bilgilerinin kimlere açık olduğu konusunda dikkatli olmalarını ve gizlilik ayarlarını kontrol etmeleri uyarısını yaptı.
 
 
Copyright © 2011. İnternetin Gündemini Bizimle Takip Edin - Tüm hakları Kayıptır...
Bu site Blogger tarafından destekleniyor...
Counter